Terör saldırısına suç ortağı olduğunu itiraf etmesi için çeşitli işkencelere maruz kalan Slahi, gardiyanlar tarafından köpeklerin saldırısına maruz bırakıldı, yediği şiddetli dayak nedeniyle kaburgaları kırıldı.
Kapatıldığı hücrede askerler tarafından buzlu suya batırılan Slahi, “heavy metal müzik” ve yoğun flaş ışıklarıyla uyku uyumaması için aylarca işkenceye tabi tutuldu.
Karanlık hücresinde Kuran-ı Kerim okumasına izin verilmeden izole edilen işkence mağduru, kadın gardiyanların cinsel saldırılarına maruz kaldı. Slahi, terör saldırısında suç ortağı olduğunu kabul etmesi için tehdit edilmesinin kendisini umutsuzluğa sevk ettiğini ifade etti.
“İTİRAF ETMEZSEN ANNENE TECAVÜZ EDECEĞİZ”
İşkence mağduru, sorgulamayı yapan kişinin “Eğer itiraf etmezsen anneni kaçırıp ona tecavüz edeceğiz.” şeklinde tehdit ettiğini aktardı.
Cevap olarak, bunun adil olmadığını belirten Slahi, sorgucusundan “Adalet aramıyorum, uçakların ülkemdeki binalara çarpmasını engellemeye çalışıyorum.” yanıtını aldığını kaydetti.
İşkence iddialarıyla gündeme gelen Guantanamo Cezaevi’nde 15 yıl hapis yatan ve ölüm cezasıyla burun buruna gelen 50 yaşındaki Slahi, anavatanı Moritanya’da özgür bir adam olarak hayatına devam etmeye çalışıyor.
Mohamedou Ould Slahi, savcılar tarafından sorgulamadaki işkence ve vahşet nedeniyle yapılan itirafların tümü geçersiz sayılarak hiçbir suçlama yöneltilmeden 2016’da serbest bırakıldı.
İkiz kulelere 11 Eylül 2001’de gerçekleştirilen saldırı, George Bush yönetimini ulusal güvenlik adı altında yasalar ve uluslararası normları göz ardı ederek işkenceye yöneltmişti. Saldırının üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen söz konunu işkence mirası ABD’nin başını ağrıtmaya devam ediyor.
MOHAMEDOU OULD SLAHİ’NİN HİKAYESİ
Slahi, 12 çocuklu bir ailenin yurt dışında okuyan ilk çocuğuydu. Almanya’da 1990’lı yıllarda mühendislik diploması almaya çalışırken, Afganistan’a asker gönderen Sovyetler’e karşı ABD’nin destek verdiği mücadelede eğitim almak üzere bu ülkeye gitti ve 11 Eylül saldırıları gerçekleştiğinde ülkesi Moritanya’ya döndü.
11 Eylül saldırılarının ardından kayıtları inceleyen istihbarat yetkilileri, Slahi’nin 1998 sonu ve 1999 başında Usame bin Ladin tarafından kullanıldığı düşünülen uydu telefonundan arama aldığını tespit etti. Slahi savunmasında aramayı aile meselesi olarak nitelendirirken, aramanın Ladin’in yakın çevresinden ve daha sonra Moritanya’ya kaçan kuzeninden geldiğini aktardı.
ABD İSTİHBARATI SLAHİ OLDUĞUNA İKNA OLMUŞTU
ABD istihbaratı, Slahi’nin Kasım 1999’da Almanya’nın Duisburg şehrindeki evinde ağırladığı 3 kişiden 2’sinin 11 Eylül saldırganlarından olduğu ve diğer şahsın da Hamburg hücre sorumlusu Remzi bin al-Shibh olduğu sonucuna varmıştı.
Slahi, “Müslüman yolculara misafirperverlik gösterdiğini ve Remzi adlı şüpheliyi tanımadığını” söyleyerek söz konusu suçlamaları reddetmişti.
ABD hükümeti 2001’de Moritanya hükümetini Slahi’nin Ürdün güvenlik birimlerine teslim edilmesi konusunda ikna etmişti. Afganistan’ın Bagram şehrindeki ABD askeri hapishanesinde tutukluluk sürecinden sonra Ağustos 2002’de Guantanamo hapishanesine nakledilmişti.
Slahi’nin röportajları, tanıklıkları ve kongre soruşturmalarına konu olan hikayesi, eski ABD Başkanı George Bush ve ekibinin onayıyla uygulanan sorgulama programının diplomatik teamülleri ve insan haklarını nasıl göz ardı ettiğini ortaya koymuştu. Slahi serbest bırakıldıktan sonra YouTube üzerinden verdiği mesajda, “Gözaltında bulunduğum sırada bana haksızlık eden herkesi tüm kalbimle affediyorum. Affediyorum çünkü affetmek benim tükenmez kaynağımdır.” ifadesini kullanmıştı.
CIA, Guantanamo’da tutuklu bulunan 3 kişinin su altında nefessiz bırakılarak işkenceye maruz kaldığını kabul etmiş, hapishanede bir kişi işkence nedeniyle hayatını kaybetmişti. Bu dönemde, çok sayıda tutukluya ABD ve müttefik devletlerin işkence ettiği ifade ediliyor.
ABD Senatosu İstihbarat Komitesi, yaptığı bir araştırmada, işkence tekniklerinin teröristlerin planlarını bozmaya yaramadığı, hiçbir hayat kurtarmadığı ve gerekli olmadığı sonucuna ulaştı.
İşkence mağduru Slahi, yaşadıklarını kaleme aldığı Guantanamo Günlüğü kitabıyla hatırı sayılır bir şöhrete ulaştı, kitap Moritanyalı adıyla beyaz perdeye taşınmıştı.
Kaynak: AA